Kültür Mozaiği: Trabzon''un Tarihi Mekan ve Yerleri

Trabzon''un Tarihi Mekan ve Yerleri


Kızlar Manastırı

Boztepe'nin yamacında şehre hakim bir mevkide kurulmuştur. İki teras üzerine inşa edilen manastır kompleksi yüksek bir koruma duvarı ile çevrilmiştir. Manastır III. Alexios zamanında (1349-1390) kurulmuş birkaç defa onarılmış som şeklini 19. yüzyılda almıştır. İlk olarak güneyde içinde kutsal su bulunan kaya kilisesi ve onun girişindeki şapel ve birkaç hücreden ibarettir. Kaya kilisesinin içerisinde kitabeler ve Alexios III karısı Theodora ve annesi Eirene' nın portreleri yer almaktadır.

Kaymaklı Manastırı




Trabzon'un 3 km güneydoğusunda Boztepe'nin Değirmendere vadisine bakan yakasında kurulmuştur. 1424 yılında inşa edilmiştir. Yapılar topluluğu dikdörtgen alan içerisinde, ortada tek apsisli kilise, kuzey batıda çan kulesi, güney doğuda ise küçük bir şapel ve manastır hücrelerinden oluşmaktadır. Manastır yapıları birçok defa onarım görmüştür. En eski kısım kilisenin beşken apsis bölümüdür. Kilise içerisindeki freskler 18. yüzyıla tarihlenmektedir.

Kuştul Manastırı




Bu manastır Trabzon'un Esiroğlu Beldesinin Kuştul (Şimşirli) ismi verilen köyündedir.



Yapının bulunduğu yere gidiş şöyle olmaktadır. Önce Esiroğlu Beldesine gidilip, oradan minibüs veya jeep kiralanır. Soldaki yol takip İkidere Köyüne gelinir. Bu köyde yol ikiye ayrılır. Yolun biri sağa diğeri sola gider. Sağa giden yol yamaçta bulunan Konaklar Köyüne varır. Buradan Kuştul daha uzak olmasına rağmen ulaşım daha iyidir. Katır veya yaya olarak gidilirse manastıra bir-iki saatte varılabilir.



Vadinin tabanından dirsek şeklindeki kaya üzerine oturtulan bu yapı, kale gibi, vadiye hakim bir tepede kurulmuştur.. Maçka yolu üzerinde ve bağımsız bir amir gücüne sahip olan, üçüncü manastırdır. MS. 752 yılında kurulduğu söylenen bu manastır 1203 senesinde yağma edilip, terk edildi. Ama 1393 yılında tekrar kurulup 15. yüzyılın başında yine eski önemini kazandı. Bu asrın binalarının çoğu 1904 yılında çıkan büyük bir yangınla harap olduktan sonra manastır, bir daha inşa edilmiştir.




Vazelon Manastırı




Bu manastıra Maçka'yı 14 km geçtikten sonra iki yolla gidilmektedir. Birinci yol; Kiremitli kahvelerinden yaklaşık 500 m . sonra sağa ayrılan, yeni yapılmış stabilizedir. Diğeri ise; Kiremitli köyünden vadiye inip, vadiden 2,5-3 saatlik yaya gidilmesi gereken yoldur. Fakat bu yol zahmetli ve daha uzun olduğu için tercih edilmez. Birinci yol daha iyi ve emindir. Manastıra giden yol dik olmasına karşın, çam ormanlarının içinden geçip, güzel çiçek kokularını teneffüs ederek bakir manzarayı görünce, bu zahmete gerçekten değdiğini anlarız. Yolun sonunda manastır binası karşıdan bütün ihtişamıyla gözükür.
Yapının, Vazelon ismini kurulmuş olduğu "Zabulon Dağı" ndan aldığı görüşü kuvvetli ihtimaldir. Manastır ıssız, sakin yerde seçilmesi, ona daha kutsal bir hava vermek istenmesindendir. (bu gibi yapıların Trabzon ve çevresinde, evvelce Hıristiyan alk tarafından içinde kutsal bir suyun bulunduğu "Ayazma" etrafında yahut yakınında kurulması önemli etkenlerden birisi olmuştur).
Çoğu araştırmacı yapının tarihini kesin olarak vermemekle birlikte; bazıları ilk inşa tarihini MS. 270 , bazıları MS. 317 olarak belirtir.
Manastır, Yahya Peygamber'e adanmıştır. Fakat ilk kuruluşu ile bugüne kadar çeşitli değişiklikler geçirdiği kesindir. (527-565) yılları arasında Justinyen tarafından tamir ettirilmiştir. 644 yılının Şubat ayında hücreler tamamen tamir edilip, kütüphanesi zenginleştirilmiştir. 702 yılı ile onu izleyen yıllar içinde esaslı şekilde yenilenmiştir. Vazelon Manastırı, 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Maçka'nın ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında etkinliğini sürdürmüştür. 14. yüzyılda sahip olduğu arazi ve geliri 1890 yılına kadar yirmi köyde devam etmiştir. Vazelon Manastırı vaktiyle bölgede bulunan manastırların en yetkilisi ve zengini durumundaymış. Bir rivayete göre; Vazelon geliri ile bir Sümela Manastırı daha yapılabilirmiş. Manastır 19. yüzyılda etraflıca onarılmıştır. Binayı batı kısmındaki merdivenle girilmektedir. Merdiven basamakları kırık olduğundan, yukarı çıkarken dikkatli olmak gerekir.
Bugün zemin kat kısmı sağır kapı ve pencereler ile kapalıdır. Fakat birince kata bahsedilen merdivenle çıkıldığında, küçük bir antre ile karşılaşırız. Bu kısmın sağında ve solunda iki dar koridor vardır. Bu koridorlara sağdan ve soldan üçer olmak üzere toplam altı oda açılmaktadır. Odaların tavan kısımları ahşap olduğundan günümüze gelememiştir. Girişteki ek kısmın 19. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Çok pencereli çok pencereli bir karaktere sahip, sert taşlardan ibarettir.
Manastırın asıl eski bölümüne evvelce ahşap bir merdivenle çıkıldığı için, bu merdiven halen yoktur. Diğer kata geçmek için tırmanarak, yahut alt katta bulunan gizli dehlizlerden sürünerek varılabilir. Tournefort, bu manastırı ziyaret sırasında bahsettiği merdiven bu kısımda olsa gerek. "Buradaki keşişler, manastıra ilkel olarak yapılan bir merdivenle çıkarlar. Bu merdiven; gemi direği büyüklüğünde, iki meşe ağacı gövdesinden ibarettir. Bunlar duvara yaslanır. Bunların yardımı olmaksızın, ben binaya çıkabilmek için iyi bir ip cambazı olmalıydım" diyor.
Eski manastır bölümüne çıkıldığında, bazı bina kalıntılarına rastlanır. Soldaki büyük kısmın yemek salonu, ona bitişik olanın ise manastır görevlilerine ait olduğu sanılmaktadır. Sağdaki binalar ise; su kanallarından anlaşıldığına göre mutfak ve yemekhane idi. Bunların yukarısında üzeri tonozla örtülü büyük bir su sarnıcı bulunmaktadır. Bunun yanı başında ise üç nefli bir Bizans kilisesi bulunmaktaydı. Kilisenin apsis kısmında nişler halen mevcut olup, girişi kuzeydendir. Batısında bulunan iki kapının açıldığı mağara hücresi, manastırın ilk kiliseciği için uygun yerdir. Kilisenin kuzey dış duvarındaki freskler, son hüküm (mahşer günü) , İsa'nın bin yıllık denilen kürsüsünün hazırlanışını, cennet-cehennemi tasvir ederler.
Manastır ve bölümlerinin üzerleri ahşap olduğundan bugün çürümüş ve yıkılmıştır. Bina 1923 yılında terk edilmiştir.

Santa Maria Kilisesi




Sultan Abdülaziz'in müsaadeleriyle inşaatına başlanılan Merkez Kemerkaya Mahallesinde bulunan tarihi tescilli yapı, Vatikan idaresi tarafından 1852-1874 yılları arasında yaptırılmıştır.



Etrafı yüksek duvarlarla çevrili bahçe içerisindeki kilise, lojman ve ek binalarla oluşan bir komplekstir. Ayrıca, Samsun'daki Katolik kilisesi içerisinde asılı bulunan tarihçede Trabzon'daki Katolik kilisesinin yapımı için 1845'de bir heyet oluşturulmuş, evin inşasına 1852 yılında başlanıldığı, kilisesinin ise 1869-1974 yıllar arasında yapıldığı belirtilmektedir.

Küçük Ayvasıl Kilisesi

Şehrin en eski kiliselerinden birisidir. Üç nefli bir bazilikadır. Narteksi yoktur. Nefler içten ve dıştan yuvarlak planlıdır. Zemininde kriptası bulunur. Naosta T şekilli iki ayak ile iki İon başlıklı sütün bulunur. Giriş kapısında bir Bizans kabartması ile 884-885 tarihinde I. Basil zamanına ait onarım kitabesi bulunmaktadır. İçerisinde daha geç dönemlere ait fresk kalıntıları bulunmaktadır.

Gülbahar Hatun Camii ve Türbesi




Kendi adıyla anılan mahallede Atapark'ın güneyinde yer alan bu cami Yavuz Sultan Selim zamanında annesi Gülbahar Hatun adına 1514 tarihinde yaptırılmıştır. Zamanla, etrafındaki Medrese, İmaret, Mektep, Darü'l-Kurra ve Türbe ile bir Külliye oluşturmaktaydı. Bugün diğerleri yıkılarak sadece doğusundaki Türbe ayakta kalmıştır.



Cami, kare harim üzerine tek kubbe, yanlarda camiye dahil olmuş bulunan birer kubbeli tabakhane, 5 kubbeli son cemaat yeri ile kuzey-batı köşesindeki minareden oluşmaktadır. Kesme taşlardan yapılan camiye kuzey cephesindeki ana giriş kapısından girilmektedir. Ayrıca, yanlardaki zaviyelere de düz altlıklı sivri sağır kemerli birer kapı açılmaktadır. Son cemaat yeri altı mermer sütun üzerinde beş kubbeli olup, orta kubbe köşelikleri mukarnaslıdır. Başlıklar baklavalıdır. Son cemaat duvarına harimden iki alt ve bir üst pencere açılmaktadır. Cümle kapısı sivri kemerli bir niş içinde basık kemerlidir. Bu kapının üzerinde 1883-1884 yıllarında yapılan onarıma dair bir ayet kitabe yer almaktadır. Bugün son cemaat yeri üç taraftan bir saçakla çevrilidir. Harimi örten kubbenin köşelikleri pandantiftir. Dışarıdan on iki (12) kenarlı bir kasnağa oturur.



Rumi taçlı mermer bir mihrap ve mermerden sade bir minberi vardır. Caminin minaresi, bir kenarı ile yan duvara yapışık sekiz kenarlı bir kaide, sade pabuç, iki sıra ve bir sıra beyaz taşlarla örülen gövdeye sahiptir. Minarenin şerefesi üç sıra ve iri bademli ve sarkmalı, korkuluk altı köşe kabartmalı ve sağırdır.

Ortahisar Fatih Camii (Panaghia Chrysocephalos)

Yapı altınbaşlı Meryem Kilisesi Chrysokephalos olarak adlandırılmıştır. Kuruluşu 914 yılına kadar inmektedir. Bu yapının manastır içerisinde bazilikalı planlı olarak yapıldığı sanılmaktadır.
Bugünkü planın esası 12. yüzyılda gerçekleştirilmiş olmalıdır. Araştırmacılar yapının 6 esas onarım devri geçirdiğini belirtmişlerdir. Ana plan Yunan haçı şeklindedir. Üç nefli olan yapının apsisi içten yuvarlak dıştan çokgendir. Bir iç ve bir dış narteksi vardır.

Kuzey girişi 14. Yüzyılda inşa edilmiştir. Merkezi kubbe pandantiflere oturur ve 12 köşeli yüksek bir kasnağa sahiptir. Zamanında şehrin baş kilisesi, katedrali olduğu için yapının süslemesine önem verilmiştir. Freskler bugün sıvanmıştır. Bema duvarlarında ve zeminde opus sectile tarzında mozayik süsleme yer almaktadır.

Fetihten sonra camiye çevrilmiş ve belki de Fatih, ilk Cuma namazını burada kılmıştır. Fatih Medresesi de yapıya bitişik olarak kurulmuştur. Türk devrinde caminin esas girişi kuzeye alınmış, güney duvarının ortasına bir mihrap yerleştirilmiş, minber konulmuş ve minare yapılmıştır.

Mihrap taştan yapılmış olup, süsleme bakımından zengindir. Mihrabı çevreleyen geometrik geçmeli bordürler, mukarnaslı niş ve alındığındaki rozetler Selçuklu örneklerini hatırlatmaktadır. Ceviz ağacından yapılmış minber değerli bir sanat eseridir.

Orta Hisar Camii'ne değişik zamanlarda nakışlı süslemeler yapılmış ve kitabeler konulmuştur. Mihrabın doğusundaki oda 1842 yılında kütüphane haline getirilmiş ve kapısı üzerine bir kitabe yerleştirilmiştir.

Altındere Köyü Kilisesi




Maçka İlçesi Altındere köyünün meyilli bir kesiminde bulunur. Kesme taş malzeme ile yapılmış kilisenin örtüsü kırma çatı olup, oluklu kiremitle kaplıdır. İç mekana giriş kuzey ve batı yönde açılmış birer kapıyla sağlanır. Kuzey yöndeki kapının söveleri kesme taş malzemeyle yapılmış olup silmeyle hareketlendirilmiştir. Tek kanat halinde düzenlenen kapının yüzeyi kabartma şeklinde işlenmiş vazodan çıkan üzüm asmasıyla süslüdür. Giriş üzerine bulunan yuvarlak kemer içerisine alınmış bölümde 1876 tarihi yazılıdır.
Orjinalde üç apsis bölümü sonradan ortadan kaldırılarak duvarla örtülmüştür. Kilise bir dönem cami olarak kullanılmıştır.
Günümüzde boş olan kilisenin iç mekanı dört sütunla 3 sahına ayrılmıştır. Orta sahın yan sahınlarına nazaran daha geniş tutulmuştur. Sahınların üzeri birer beşik tonozla örtülüdür. İç mekanı beyaz badana ile boyanmıştır. Badana altında yer alan fresk izlerine rastlanır. Ana apsiste, Hz. İsa ile Meryem ve çocuk İsa figürlerine yer verilmiştir.

Bağışlı Köyü Kilisesi




Maçka ilçe merkezine 18 kilometre mesafede bulunan Bağışlı köyündedir. Önemli ölçüde harap olan kiliseden günümüze beden duvarları ve ana apsis kalabilmiştir. Kuzeyde tek girişe sahip kilisenin kemer kısmı sivridir. Apsiste tek mazgal pencereye yer verilmiştir. Örtüsü beşik tonoz şeklinde düzenlenmiştir. Kilise, Bizans dönemi üslubunu taşır.

Coşandere Köyü Verizana Kilisesi




Maçka-Sümela karayolunun sağında fındıklık içinde bulunan kilise kalıntısı 3 apsisli. 3 sahınlıdır. Sahınlar kemerlerle birbirinden ayrılmıştır. Giriş batıdandır. Orta küçük apsiste fresk kalıntıları vardır. Bizans dönemi üslubundadır.

Çamlıdüz Köyü Kilisesi




Maçka ilçesi Çamlıdüz köyünde bulunur. Ana kaya kitlesi üzerine inşa edilmiş kilise, çevreye hakim bir konumdadır. Çevresi duvarla korumaya alınmıştır. Moloz taşla inşa edilmiş kilisesin çatı kısmı semer kırma olup, kiremitle kaplıdır.
Kuzey ve güney yönde açılmış aynı eksen üzerinde bulunan birer kapıyla iç mekana geçilir. Tek apsislidir. Duvara gömülü payelerin desteklediği üst örtü beşik tonoz şeklinde düzenlenmiştir. Apsiste bir adet mazgal pencereye yer verilmiştir.
Apsis kısmında kare ve dikdörtgen formlu iki niş yer alır. Kilise, Bizans dönemi üslubunun örneklerindendir.

Aşağı Temelli Köyü Kilisesi




Maçka ilçesi Esiroğlu Beldesi'ne bağlı Aşağı Temelli köyünde bulunmaktadır. Düzgün kesme taştan yapılmış olan bina 4 taş sütun üzerine oturan merkezi kubbeye sahiptir.
Yan mekanların beşik tonozlu olduğu kilisenin girişi kuzeydendir. Doğusunda bulunan apsis kısmı dışarıdan yıkılmış olup, camiye çevrildiğinden içerden duvarla örülerek kapatılmıştır. Güneyinde mihrap ve yıkılmış durumda ahşap minberi bulunmaktadır. Mihrabın tahrip olmuş tac kısmı ise boyayla yapılmış bitkisel bezerine ile süslenmiştir. Kuzey girişinin üzeri ahşapla kapatılarak mahfil oluşturulmuştur. Kilise; Bizans üslubu özellikleri taşımaktadır. 

Mintantoz Kilisesi 


Maçka ilçesi Ocaklı köyü, aşağı mahallede yer alan kilise, düzgün kesme taştan yapılmış olup, doğusunda apsisi vardır. 3 sahınlıdır. Her iki tarafta 3'er tane olmak üzere 6 taş sütun tavanı taşımaktadır. Ortada kubbesi vardır. Ancak yıkılmıştır. 3 apsislidir.
Bizans üslubu etkisindeki kilisenin girişinde düzgün bir taş işçiliği görülür. Ortada giriş çevresinde 3 silmeli ve kademeli bir kapı ile söveye sahiptir. Kapı sövesi iki kemerle son bulur. Her iki kemer arasında 4 kollu haç vardır. Kemer başlangıcında da palmet motifleri görülür.
Giriş üzerinde; kanatlı kuyruklarından birbirine dolanmış iki yaratık, ağızlarında kartuş tutmaktadır. Ortada bir haç ve iki yanında ayın hilal ve dolunay şekillerini gösteren simgeler yer alır. Üstte ise boş bir kitabe yeri vardır. Girişte sağ tarafta 3 pencere, apsislerde de birer pencere bulunmaktadır. Yan apsislerde büyük ve küçük nişler vardır. Sol apsisteki büyük nişin tac kısmında yarım oyuk küre bulunmaktadır. Büyük apsisin üst kısmına yuvarlak mazgal pencere yerleştirilmiştir. Bu pencere hac şeklinde olup, kollar arası boştur. Büyük apsisten yan neflere kemerli geçişler mevcuttur.
Girişte, orta sahındaki beşik tonozlarda büyük daire içinde Hz.İsa'nın portesi ve yanlarda kanatlı melekler yer almıştır. Hemen girişteki tonozda da daire içinde kesik el betimlenmiştir. Kilisenin sol duvarında ise çok sayıda betimler bulunmaktadır.

Yazlık Köyü Kilisesi




Maçka ilçesi Yazlık köyü merkez camisinin batısında, köyün aşağı kesiminde yer alan kilise oldukça tahrip olmuştur. 3 nefli ve 3 apsislidir. Giriş batıdan olup, üzerinde penceresi bulunmaktadır. Muhtemelen üzeri kemer tonozluydu. Ancak yıkılmıştır. Duvarlar üzerinde fresk kalıntıları gözlenmektedir.

Trabzon Kalesi




Büyük bir bölümü ayakta kalan surlar şehrin eski yapılarını oluştururlar. Bugünkü surların en eski bölümü Roma devrine MS 5. yüzyıla tarihlenmektedir. Surların daha eski safhaları hakkında tarihi kaynaklar bilgi verirler. MÖ. 5. yüzyılda şehri gören Kesenefon surların varlığından söz etmektedir. Trabzon surları Yukarı Hisar, İçkale, Orta Hisar ve Aşağı Hisar olmak üzere üç bölüme ayrılmaktadır.



Yukarı Hisar ile Orta Hisar, Kuzgun Dere ile İmaret (İskeleboz ) deresi arasındaki yüksek kaya kitlesi üzerine kurulmuştur. Bu bölüm kalenin en eski bölümünü meydana getirmekte ve kaba olarak bir yamuğa benzemektedir. Şehrin adı bu Trapez-Trabezus yamuk şeklinden gelmektedir.

Yeni Cuma Camii (St. Eugenios): 

Trabzon'un kurtarıcı ve koruyucu azizi Eugenios'a ithaf edilmiştir. İlk kilisenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Araştırmacılar ilk yapının bazilika olduğunu belirtmektedir. Ayrıca 1291 yılına ait bir kitabe bulunmuştur. Bugünkü yapının 14. Yüzyılda haç planlı olarak inşa edildiği muhtemeldir.

Yapının bugün narteksi yoktur. Üç nefli ve üç apsislidir. Orta apsis içten yuvarlık dıştan beş köşelidir. Diğerleri içten at nalı, dıştan yuvarlaktır. Merkezi kubbe doğuda haç biçimli iki ayağa, batıda yuvarlak iki dorik sütuna pandantifler yardımıyla oturur. Yan neflerin üzeri tonozlarla örtülmüştür.

Bu yapıda da fresk izleri ve zemin mozaiklerinin kalıntıları bulunmaktadır. Ayrıca orta apsisin dışında kartal ve güvercin kabartmalarına yer verilmiştir.

Trabzon'un fethinden sonra camiye çevrilen yapıya kuzey giriş kısmı ile minare ilave edilmiştir. Büyük apsisten bir giriş daha açılmıştır. Taştan yapılan mihrap barok karakterlidir. Minberi ahşaptan yapılmış olup sade bırakılmıştır. Mahfilde iyi bir ahşap işçilik görülür.

Bu ilavelerden başka caminin içinde çok değerli kalem işi süslemeler vardır. Pandantiflerin yazıları ünlü hattat Hafız Hasan Rıfat'ın eseridir. Kullanılan diğer kısımlardaki yazı ve nakışlar yenilenmiştir.

Cephanelik




İreni ve Fatih kulesi olarak bilinen yapının Yıldız Sarayı albümlerindeki resminin altında H.1305 yılında yaptırıldığı yazılıdır. Kapısı üzerinde II.Abdülhamit tuğrası ve kitabe de bunu doğrular. Cephaneliğin 1887 yılında yaptırıldığı kesin olarak anlaşılmaktadır. Yaklaşık 25-40 m. çapında iç içe dairevi iki bölümden oluşmaktadır. İç bölüm dört, dış bölüm ise üç katlıydı. İç ve dış yapılarda oval kemerli üçer adet pencere bulunmaktadır. Yüksek bir koruma duvarı içine alınmış olup batı yakınında ise karakol hanesi vardı. 1916-1918 Rus işgali sırasında mühimmat deposu olarak kullanılmış ve 9 Temmuz 1919'da bir patlamayla örtüsü yıkılmıştır.

Vakıf Han




Bedestenin kuzey batısında yer alır. Üç katlı avlulu bir handır. Birlikte inşa edildiği güneydoğu kısmındaki caminin şadırvanı üzerindeki kitabeye göre Hicri 1196 Miladi 1781 yılında Hacı Yahya adında bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Zemin katın esas girişi doğudandır. Açık avluyu revak ve arkasındaki odalar çevirir. Birinci katın girişi güneydedir. Bu katta cephede dört dükkan, şadırvan ve caminin giriş kapısı bulunmaktadır. Avlu etrafında sıralanan odalar farklı büyüklüktedir. Kuzeyde orta kısımda bir eyvan yer alır. İkinci katta revaklı avlu odaları ve cami bulunmaktadır. Bu caminin güneydoğu köşesindeki minaresi yıkılmıştır.

Alaca Han




Büyük İmaret (Hatuniye) camisinin doğusunda yer alır. Yavuz Sultan Selim'in annesi Gülbaharhatun için 1506 yılında yaptırılmıştır. Türbe iyi bir taş işçiliği gösterir. Sarımsı renkli kesme taşlardan inşa edilmiştir. Pençerelerinin tahfif (sağır) kemerlerinde olduğu gibi gri taşlar dekoratif olarak kullanılmıştır. Sekizgen planlı türbe gövde üzerinde yine sekizgen bir kasnağa sahiptir. Kubbe sekiz köşeli olup kurşunla kaplanmıştır.

edesten




Trabzon çarşısının merkezinde yer alan şehrin en eski ticaret yapısıdır. Dıştan 20.60 x 22.60 m boyutlarıyla kaleye yakın dikdörtgen planlıdır. Türk Bedestenleri içerisinde tek kubbeli olan tek örnektir. Ayrıca yapı Gülbaharhatun Vakıfları arasında gösterilmiştir. Bunun için yapının fetihten sonra 15. yüzyılın sonlarında yapıldığını söyleyebiliriz.

Taşhan




Osmanlı dönemi avlulu, iki şehir hanlarının güzel bir örneğidir. Kaynaklara göre 1531-1533 yılları arasında Trabzon Valisi İskenderpaşa tarafından yaptırılmıştır. Muhtelif zamanda yapılan onarımlarla günümüze gelmiştir. Kuzey cephesine geç devir dükkanları eklenmiştir. Duvarlar düzgün yontu taştan yapılmıştır. Revak kemerleri ve tonoz örtü tuğladır. Önceleri alaturka kiremit kaplı çatısı 1980 yılındaki onarımda beton mozaik olarak değiştirilmiştir.


Ortahisar Evleri




Eski Türk evlerini ön plana çıkartan en önemli unsur geleneksel mimari tarzındaki fonksiyonellik ve estetiktir. Bu evler bir yandan kentsel konumları ile diğer yandan mimarileriyle dikkate değerdirler. Eski Türk evleri yüzlerce yıllık bir süreçte oluşan Türk kent kültürünün günümüzde yaşamaya devam eden en önemli yapı taşlarıdır. Orta Mahalle Evleri Anadolu'nun kimi bölgeleri "Örnek Evler" niteliğini taşıyan yerleşme örnekleri açısından günümüze kadar önemli değişiklikler geçirmeden gelebilmiştir. Bu yerleşmeler arasında Akçaabat-Orta Mahalle Evleri Karadeniz Bölgesinde en önde gelenlerden birisi olarak sayılabilir





Akçakale





Trabzon'un 18 km batısında bulunan Akçakale'de denize hâkim bir terasta ilçeye ismini veren kale yer almaktadır. Kalenin 1297-1330 yılları arasında İmparator Aleksios11 tarafından Selçuklulara korunmak amacıyla yaptırıldığı sanılmaktadır. Trabzon'un fethinden sonra Kale yedi yıl daha savunulmuş ve sonra Fatih Sultan Mehmed'in komutanlarından Mahmut Paşa tarafından ele geçirilmiştir. Kuşatma sonunda şehit düşen Mahmut Paşa da kaleye gömülmüştür. Osmanlı döneminde onarım geçiren ve bazı yeni ilavelerle genişletilen kale önemli bir askeri üs olma özelliğini yüzyılımızın başlarına kadar korunmuştur. Moloz ve kesme taştan yapılan kalenin birçok bölümü yıkılmış olmasına rağmen yinede orijinal görünümünden pek fazla uzaklaşmamıştır. Ancak katlar arasının ahşap oluşu bu bölümlerin günümüze ulaşmasını engellemiştir.