Kültür Mozaiği: Osmaniye'nin Tarihi Mekanları ve Yerleri

Osmaniye'nin Tarihi Mekanları ve Yerleri

Aşılı Kale

AŞILI KALESİ

Kadirli ilçesi, Yoğunoluk köyü, Günece mahallesi, Harnıplı mevkiindedir. Kaleye ana yoldan sonra 3 km lik stabilize yol ile ulaşılmaktadır.

Dik kayalık üzerine kurulan kaleye ulaşmak zordur. Kuzey yönü çıkışa en uygun alandır. Bu taraftan çıkıldığında karşınıza kalenin giriş kapısı olabilecek yer gelir. Her iki tarafı burçla desteklenmiştir.

Kale dört farklı kotta birbirinden bağımsız bölümler halinde inşa edilmiştir.
Girişin olduğu 1. platform da tek odalı kemerli penceresi bulunan gözetleme kulesi ve giriş yapıları mevcuttur. 2.platformda sekizgen yapılı mekân hemen yanında ve 7x4 boyutlarında bir mekân daha var. Büyük ihtimalle yaşam yerleri olmalıdır. Burada çok az bir kısmı kalmış olan güney sur duvarı da bulunmaktadır. 3. platformda dikdörtgen bir mekân dışa oval iki mimari öğe, bunların kuzey tarafında bitişik dikdörtgen bir oda daha vardır. Büyük bir ev olmalıdır. 4.platformda doğuya bakan yönde dıştan iki metre duvarı olan fakat içerisi moloz malzeme ile dolmuş bir oda vardır. Platform arasında basamaklar vardır.

Orta çağ kalesidir. Yapı malzemesi kaba şekillenmiş kesme taş ve dolgu molozdur.

ÇEM KALESİ

Çem kalesi olarak bilinen kale ovaya hâkim yüksek bir kayalığın üstündedir. Tepenin batı ve doğu yönleri çok dik ve ulaşılması mümkün olmayacak şekilde sarptır. Kaleye giriş kuzeybatı yönündeki burcun solundaki üstü kemerli kapıdan sağlanmaktadır. Giriş kapsının sol tarafında taşa oyularak yapılmış ve oldukça yıpranmış bir kitabe görülmektedir. Giriş kapısının sağ yanında taşa oyularak yapılmış daire içinde haç motifi bulunmaktadır. Kemerli giriş kapısının üst kısmında kemer duvarlarının içine oturtulmuş yüksek kabartma karşılıklı birbirine bakan 2 aslan figürü dikkat çekmektedir. Kalenin girişini kontrol altına almak amacıyla kapının üst tarafında bir pencere açılmıştır. Üst yapısı moloz taşlardan oluşturulmuş pencere açıklığının sol yanında daire içinde haç motifi yer almaktadır. Pencerenin sağ alt kısmında ters şekilde duran kitabe ve bu kitabenin üstünde yer alan mimari bir parçanın devşirme olarak kullanıldığı muhakkaktır. Giriş kapısının üzerindeki bu bölümde kullanılan bu malzemeler dikkate alınırsa söz konusu pencere açıklığının daha sonradan yapıldığı söylenebilir. Giriş kapınsın sağ yanında yer alan burcun dış yüzeyinde giriş yönünde bulunan kabartma şeklinde yapılmış aslan figürü vardır.

ÇARDAK KALESİ

Osmaniye’nin, Çardak köyü yakınında, yaklaşık 200 m. yükseklikteki tepe üzerindedir. Bölgedeki kervan ticaretini korumak amacıyla yapılmış askeri bir kaledir.

Osmaniye’nin doğusunda ve 6 km’lik uzaklıktadır. Çardak köyünden yaya olarak gidilebilir. Kale, dikdörtgen biçiminde ve 10 burçludur. Romalılardan kalma bir kaledir.

BAHÇE KALESİ

Bahçe ilçesindeki tepelik alanda yer alır. Dört duvardan ibarettir. Osmaniye’den Gaziantep’e giden yol bu ilçeden geçer. Yolun kuzey tarafında görünen Caminin olduğu alanın arkasındadır.

15 x 15 ölçülerinde sadece temelden 1 metre yüksekliğe kadar ayakta kalmış Garnizon kalesi olmalıdır. Duvar kalınlığı yaklaşık 90 cm. dir. Diğer Garnizon kaleleri gibi dört duvar ve çatıdan ibaret olmalıdır.

Yapı malzemesi ve işçiliğine göre iki dönem görülmektedir. Roma ve Ortaçağ dönemlerinde kullanılmıştır. Şimdiki yol gibi eski yolu da kontrol eder konumdadır. Ancak bu kalenin gördüğü orta büyüklükte bir kale yapısı olmalıdır. Kurtlar kalesi üzerinden Harun Reşit kalesi ile bağlantısı vardır.

KASTABALA ANTİK KENTİ

Osmaniye İl merkezinin 12 km. kuzeyindeki Ceyhan Nehrinin kuzeybatıya döndüğü kıvrımın içinde, Kesmeburun ile Bahçeköy arasında bulunan ovaya hakim olan bir kaya çıkıntısı üzerinde Bodrum Kalesi adını taşıyan 13. yy. dan kalma bir kale yükselmektedir.

Osmaniyeden Cevdetiye, Kesmeburun üzerinden Karatepe-Aslantaş ören yerine ulaşan yolun doğusunda bulunan kalenin eteklerinden başlayarak kalıntıları çepeçevre birkaç km²lik alanı kaplayan Kastabala Ören Yerini ilk kez 1875 yılında İngiliz diplomat E.J. Davis ziyaret etmiş ve ayrıntılı olarak tanımlamıştır. Kentin antik devirdeki diğer bir adının da Hierapolis olduğu ancak 1890 yılında İngiliz araştırmacı Th. Bent tarafından burada bulunan antik yazıtlar sayesinde anlaşılmıştır. Çeşitli uluslara mensup gezgin ve araştırmacıların Kastabalanın anıtları, yazıtları ve sikkeleri hakkında 20. yy. da yaptıkları araştırmalar sayesinde antik kent tarihinin karanlıkta kalan bazı noktalarını aydınlatmak mümkün olabilmektedir. Antik yazarlardan Ptolemaeus ve Plinius ovalık Kilikyanın antik kentleri arasında Kastabalaya komşu kentler Anazarbos’tan sonra ve Epiphaneiadan önce değinmişlerdir. Coğrafyacı Strabo ise, Toros dağları üzerinde ikinci bir Kastabala bulunduğu yanılgısına düşmüştür. Anadolu dillerinden türetilmiş bir yer ismi olan Kastabala adının geçtiği en eski yazılı belge Kastabalanın 20 km. kadar kuzeyinde bulunan bahadırlı köyü civarında 1961 yılında bulunan Aramice bir sınır yazıtıdır. M.Ö. 5. ve 4. yy. da Anadoluya hakim olan Perslerin kullandığı resmi yazı olan bu metinde Pirvaşua adını da taşıyan Anadolu ana tanrıçası Kubabanın arazisinin bir kısmının da Kastabalaa ait olduğu belirtilmektedir. Buradaki Kastabala ismiyle bir kentin mi yoksa bir arazinin mi kastedilmek istendiği kesin olarak anlaşılamamaktadır. Kastabala ilk kez Seleukos krallarından IV. Antiochos Epiphanesin hâkimiyet döneminde (M.Ö. 175-164) basılan sikkelerde Hierapolis adıyla anılmaktadır

Tüm yapı kalıntıları ile Kastabala bugün bir arkeolojik ve doğal park olabilecek özellikleri taşımaktadır.

Kastabala harabelerinin içerdiği önemli tarihi ve arkeolojik anıtların her türlü tahribattan özenle korunması, yol gösterici ve açıklayıcı levhalar ile kolayca gezilir hale getirilmeleri halinde, Osmaniye ilimizin bu güzide antik kenti Karatepe-Aslantaş, Kadirli-Flaviopolis ve Dilekkaya-Anazarbos ile birlikte Çukurovanın doğusunda mutlaka ziyaret edilmesi gereken ören yerleri konumuna kavuşacaktır.

KARATEPE-ASLANTAŞ AÇIK HAVA MÜZESİ

Kadirli İlçesi, Kızyusuflu köyü sınırları içerisinde, 638 rakımlı, Karatepe’nin kuzeyindedir. Kadirli’nin güneydoğusunda olup ilçeye, 22 km, Osmaniye’ye 30 km, Adana’ya ise 130 km uzaklıktadır.

Karatepe Geç Hitit Çağında (M.Ö. 8 yy.) Adana Ovası Hükümdarı Asativatas tarafından, krallığını kuzeydeki vahşi kavimlere karşı korumak üzere, bir hudut kalesi olarak yaptırılmıştır. Kurucusundan dolayı Asativadaya adını alan bu yer M.Ö. 725-720 tarihlerinde Asur kralı 5 Salamonsor veya M.Ö. 680 yılında Asarhaddon tarafından ele geçirilmiş, yıkılıp yakılmıştır.

Yıkılan kale sur duvarlarının kalınlığı 2 ila 4 m genişliğinde, kalenin iç ve dış duvarları ise 4 ila 6 m yüksekliğindedir. Kuru, harçsız yapılan çift duvar arasındaki boşluk taş, moloz ve toprakla doldurulmuştur. Kalenin doğu-batı çapı 196 m, kuzey-güney çapı ise 376 metredir. Kale 18-20 m aralıklarla tespit edilebilen 28, tespit edilemeyen 6 olmak üzere 34 adet dikdörtgen burçlarla tahkim edilmiştir.

Tepenin zirvesinde, saray olduğu tahmin edilen iki tane yanmış bina harabesi ve zahire kuyuları mevcuttur. Kalenin biri güneybatısında, diğeri kuzeydoğusunda olmak üzere iki kapısı vardır.

Güneybatısındaki giriş kapısında kırık parçalarla ekli iki aslan heykeli vardır. Sağ ve sol yan odacıklarda esmer ve açık sarı, sert taneli bazalt taş bloklar üzerinde duvar kaplaması niteliğinde, o günün inanç ve yaşayışını sergileyen çeşitli figür rölyefleri (taş kabartmalar) ve aynı metin olmak üzere, karşılıklı Finike (çivi) ve Hitit hiyeroglif yazıları mevcuttur. Kapı içinde ise yaklaşık üç metre boyunda fırtına Tanrısının heykeli bulunmaktadır.

Kuzeydoğu kapısında insan başlı, aslan gövdeli, karşılıklı iki sfenks vardır. Sağ ve sol odacıklarda Güneş Tanrısı rölyefi ve diğer çeşitli rölyefler ile karşılıklı aynı metin olmak üzere, Finike (çivi) ve Hitit hiyeroglif yazıları mevcuttur.

Karatepe 1946 yılına kadar bilim âleminin meçhulü olan bir yerdi. Saimbeyli’den koyun otlatmaya gelen çobanlarca tesadüfen bulunmuş ve öğretmen Ekrem KUŞCU tarafından Adana Müzesi Müdürü Naci KUM’a bildirilmiştir.

1946 yılının ilkbaharında Alman arkeolog Bossert başkanlığında kazı çalışmalarına başlanır. Halen bu çalışmalar Halet ÇAMBEL tarafından yürütülmektedir. Yıkılan kale duvarlarının bir örneği doğu-batı istikametinde yeniden inşa edilmiştir.

Buradaki Finike (çivi) yazıları sayesinde, önceleri tam çözülememiş olan Hitit hiyerogliflerinin okunmasına imkân sağlayan bir anahtar ele geçmiştir. Dünya üzerindeki Hitit yazıları ilk defa burada okunmuştur. Bu yazılarının çözülmesiyle Anadolu’da M.Ö. 2000 yılına kadar giden hiyeroglif yazıların tamamı okunmuştur.

Karatepe-Aslantaş’daki eserler, mimari bir bütünün parçaları oldukları için yerlerinden sökülüp kapalı bir müzeye taşınmamıştır. “Açık Hava Müzesi” kurularak eserlerin burada sergilenmesi yoluna gidilmiştir.

Karatepe-Aslantaş Açık Hava Müzesi’nin bulunduğu yer, Anadolu’daki diğer ören yerlerinden çok farklıdır. Burası, Aslantaş Barajının yapılmasıyla üç tarafı baraj gölüyle çevrili olup baraj gölü ve Andırın Ovası’na hâkim bir tepede bulunmaktadır. Müze, bir yarımada şeklindeki burun üzerinde ve etrafı ormanlarla kaplıdır.

Karatepe, Çukurova’yı Andırın-Göksun üzerinden İç Anadolu’ya bağlayan ve “Akyol” (Ağyol-Kocayol) diye anılan tarihi kervan yolunun üzerindedir. Bu yol; Hititlerden önce, Hitit döneminde ve haçlı Seferleri sırasında kullanılmıştır. Yakın zamanlara kadar Yörüklerin göç yolu da olmuştur.

Yerli halk, aslan heykellerinden dolayı buraya “Aslantaş” demektedir. Fakat ülkemizin diğer yerlerinde de pek çok Aslantaş vardır. Diğerlerinden ayırt edilmesi için, örene en yakın topografik noktanın Karatepe olmasından dolayı buraya, Karatepe-Aslantaş denmesi daha uygun görülmüştür.

Ceyhan ırmağının doğu sahilindeki Domuztepe de Geç Hitit Çağına ait bir yerleşim alanıdır. Müzenin iki km kuzeyindeki Kum Kalesi Haçlılar tarafından yaptırılmıştır. Kale bugün baraj gölünün suları altında kalmıştır.

Buradaki yazılardan kısa bir örnek:

“Adanava kralı ben Asitivadas’ım. Güneş İlahı’nın adamı, Fırtına Tanrısı’nın kulu, Avarikos’un büyük yaptığı Adanava memleketini, doğusuna, batısına genişlettim. Komşu krallarla iyi geçindim. Karşı gelenleri ayağımın altına aldım, ezdim. Bolluk ettim. Açları doyurdum, huzur ve güveni sağladım. Silahlı erkeklerin gezemediği bu yerlerde genç ve güzel kadınların yalnız başlarına kirmen eğirerek huzur ve güven içinde gezmelerini sağladım. Kim, benim yaptığımın bu kaleyi ve kapıyı yıkar, bu nizamı bozarsa Tanrı belasını versin. Yalnız benim adım ölümsüzdür, güneş ve ay gibi”.

KARATEPE-ASLANTAŞ MİLLİ PARKI

Osmaniye’ ye 30 km mesafede, Kadirli ilçesinin 22 km. güney doğusundaki Aslantaş yöresinde, 1946 yılında başlatılan arkeolojik kazılar sonucunda, son Hitit (Eti) medeniyetine ait çeşitli eserlerin bulunması, bunların esas yerlerinin ve doğal çevreleri içinde onarılıp sergilenmesi amacıyla Türkiye’nin ilk Açık Hava Müzesi kurulmuştur.

Karatepe-Aslantaş Milli Parkı Akdeniz Bölgesinde, Osmaniye İl sınırları içinde, Kadirli ilçesi, Ceyhan nehri kıyısında yer almaktadır. Türkiye’nin önemli suları ve hidroelektrik amaçlı Aslantaş barajı, Milli Park içindedir.

KADİRLİ ALACAMİ

Kadirli merkezinde bulunan cami, Roma, Bizans ve Türk medeniyetlerini bir arada yaşatan bir özelliğe sahiptir.2. asrın başlarında Romalılar tarafından bir manastır olarak yapılmıştır. 5.asrın başlarında bir kilise ilave edilmiştir. Dulkadiroğlu Alaüddevle Bozkurt Bey’in oğlu sarı Kaplan namıyla anılan Kasım Bey, bu kiliseyi babası adına camiye çevirerek buraya “Alaüddevle Mescidi” adını vermiştir. Caminin üzerini de kurşunla kaplamıştır. (1480–1490)1865’ten 1921’e kadar aralıksız cami ve medrese olarak hizmet vermiştir. Yapının içindeki odalarda ise köyden gelen öğrenciler yatılı olarak kalmışlardır.1563 yılında tutulan Kars-zül Kadiriye Sancak defterinde Ala Cami civarındaki mahalle “ Ala Mescit Mahallesi” olarak geçmektedir.